Depresyon bütün yaş gruplarında ve cinsiyetlerde yaygın olarak görülen psikiyatrik bir
bozukluktur. Ancak kadınlarda bu riskin erkeklere göre iki kat daha fazla olduğu yapılan bir
çok araştırmada gösterilmiştir. Gebelik dönemi ve doğum sonrasında ise bu risk daha da
artmaktadır. Gebelik ve doğum sonrası, birçok insan için özel, hoş bir dönem olarak kabul
edilmekle birlikte, yeni doğan çocuğunu kucağına alma beklentisi içinde olan anne için aynı
zamanda ruhsal bozuklukların gelişimi açısından riskli bir dönem olabilmektedir. Doğum
sonrası dönemde ebeveynler, bebek bakımı sağlamak, bebek için güvenli bir çevre
oluşturmak, bebekle iletişim kurmak, yeni rolleri öğrenmek, aile duyarlılığını geliştirmek ve
bebekle ilgili problemlerle başetmek zorundadır.
Doğum Sonrası Depresyonun Belirtileri Nelerdir?
Doğum sonrası depresyon, diğer dönemdeki depresyonlara benzer belirtiler gösterirler.
Mutsuzluk keyifsizlik, iştahsızlık veya iştah artışı, uykusuzluk veya fazla uyuma, keyif
alamama, değersizlik gibi belirtiler gösterirler. Doğumdan sonra ilk dört hafta içerisinde
başladığı kabul edilir.
Doğum sonrası depresyon sıklıkla annelik hüznüyle karıştırılabilir. Annelik hüznü, annelerin
%50-80’inde görülebilir. Bu dönemde mutsuzluk keyifsizlik, sinirlilik, ağlama, konsantrasyon
güçlüğü gibi belirtiler ortaya çıkar. Bu belirtiler genelde doğum sonrası 3-5. Günlerde başlar,
iki hafta içinde kendiliğinden düzelir. Genelde tedaviye ihtiyaç duymayacak kadar hafif
seyreder.
Belirtiler
Kendini değersiz hissetme
Kaygı ve panik ataklar
Suçluluk
Bebekle ilgili endişeler
Sürekli ağlama
Hareket ve konuşmada yavaşlama
Uyku bozuklukları
Çok yemek yeme veya iştahsızlık
Öfkeli olma
Umutsuzluk ve yetersizlik
Konsantrasyon ve karar vermede azalma
Aktivitelerde azalma
Bebekle Anne İletişimi Risk Altında
Doğum sonrası depresyonun, diğer dönemlerde görülenlerden en önemli farkı bebeğin
varlığıdır. Bu dönemde bebek annenin şevkatine, ilgisine, sevgisine muhtaçtır. Ancak
depresyon nedeniyle anne ile bebek arasındaki bağ kopar. Depresif anneler, bebekle duygusal
bağ kurmakta zorlanırlar. Ve çoğunlukla bebeği reddetme, ona bakmama eğilimine girerler.
Bu dönemde mutlu olmaları gerektiğine inanan anneler bu durumdan dolayı suçluluk duyarlar
ve saklama eğilimine girerler. Bu da tanınmasını zorlaştırır. Bu nedenle takiplerinde ve
kontrollerinde psikolojik olarak değerlendirilmeleri hem bebek, hem anne hem de aile
açısından oldukça önemlidir.
Risk Etmenlerini Belirlemek Önleyici Olabilir
Doğum sonrası depresyona yatkın olan annneleri belirlemek, risk etmenlerini önlemeye
çalışmak, yakından takip etmek ve tedavisini yapmak anne bebek iletişimini korumak
açısından önemlidir. Bu nedenle depresyona yatkın anneler önceden belirlenebilir ve bu
açıdan daha yakın takip altında tutulabilir.
Doğum sonrası depresyonun sebepleri, biyolojik ve psikososyal sebepler olarak
açıklanmaktadır. Biyolojik sebeplerden en önemlisinin gebelik ve sonrasında oluşan hormon
dengesizliği olduğu belirtilmektedir. Psikososyal sebepler, psiklolojik kuramlar ve risk
etmenleriyel açıklanmaktadır. Risk etmenlerinin belirlenmesi değiştirilebilir ve önlenebilir
nedenlerin ortaya çıkarılmasını sağlayabilir.
Risk Etmenleri:
Doğum öncesi depresyon ve kaygı bozukluğu varlığı
Daha önce depresyon geçirilmiş olması
Çocuk bakımına ilişkin yaşanan stresler
Stresli yaşam olayları
Annelik hüznü
Olumsuz evlilik ilişkileri
Düşük benlik saygısı
Bebeğin huysuzluğu
Annenin evlilikten memnun olmaması
Ekonomik düzeyin düşük olması
Gebeliğin istenmemesi
Emzirmeme
Gebelik komplikasyonları
Tiroid hastalıkları
Erken Doğum
Fiziksel yorgunluk
Mevcut sağlık sisteminde koruyucu sağlık hizmetlerinin olmaması, birinci basamak sağlık
hizmetlerinin yetersiz oluşu, gebelik döneminde takiplerin eksikliği veya yoğun poliklinikler
dolayısıyla yeterli ilginin gösterilememesi neticesinde önceden bu risklerin belirlenmesi
mümkün olmamaktadır. Depresyon geliştikten sonra, emzirme nedeniyle tedavinin güçlüğü,
geç tanı koyma ve doktora başvurmama nedeniyle tedavi güçlükleri ortaya çıkmaktadır. Bu da
anne çocuk arasındaki ilişkiyi bozmakta, annenin psikolojik ızdırap çekmesine neden
olmaktadır.